Hiperbarik Oksijen Tedavisi (HBOT) Hangi Hastalıklarda Uygulanır?

Hiperbarik Oksijen Tedavisi (HBOT) önemli bir tıbbi tedavi yöntemidir. Tedavi amaçlı olarak kullanılmakta olduğu hastalıklar için büyük bir umut kaynağı olmuştur. Hiperbarik Oksijen Tedavisi geçmişte dalgıçların karşılaştığı “vurgun” rahatsızlığının tedavisi için keşfedilmiş ve ardından pek çok farklı hastalığın tedavisinde ana tedavi ya da destek tedavi olarak kullanılmıştır.

Tıpta alternatif yoktur. Tedavileri destekleyici farklı yöntemler olabilir. Hastalıkların tedavisinde birincil ve ikincil yöntemler mevcuttur. Asıl tedavi yönteminin yanında farklı destekleyici yöntemler de denenebilir. Hiperbarik Oksijen Tedavisi’nde de bu seçenekler mevcuttur. Hiperbarik Oksijen Tedavisi hem birincil hem de ikincil tedavi yöntemi olabilir. Ülkemizde HBOT uygulamaları henüz yeni hayata geçmiştir. Yurt dışında nispeten yoğun şekilde uygulanmaktadır.


Hiperbarik, yüksek basınç anlamına gelmektedir. Bazen sağlıkçılar ya da halk arasında ozon tedavisiyle karıştırılmaktadır. Ancak iki tedavinin uygulamaları ve yöntem cihazları birbiri ile tamamen farklıdır. Hiperbarik oksijen tedavisi sırasında hastalar, belirli bir özellikte yapılan tek ya da çok kişilik basınç odalarına alınır ve rahatsızlıklarına göre belirlenen sürelerde, 15 metre derinlik ortamı oluşturularak %100 oksijen solutulmaktadır. Tedavi sırasında basıncın doğrudan etki etmesi ile 18-20 kat çözünen oksijen etki gösterir. Oksijen tedavisinin temel amacı hastanın solunumunun rahatlatılabilmesi ve yeterli doku oksijenizasyonunun sağlanabilmesidir. Tedaviyi uygulayan kişi tedavinin temel prensiplerini, uygulama yöntemlerini, hastanın gerekli bakımlarının nedenini ve zararlı etkilerini bilerek uygularsa hasta daha güvenli bir şekilde yaklaşır. Bu durum hastanın tedaviden daha olumlu sonuç almasına yardımcı olur.

Oksijen tedavisinin yaygın bir şekilde kullanılmakta olduğu hastalıklar;

• Dekompresyon hastalığı (vurgun)
• Hava ve gaz embolisi
• Karbonmonoksit, siyanid zehirlenmesi, akut duman inhalasyonu,
• Gazlı gangren
• Kronik refrakter osteomiyelit
• Aşırı kan kaybı
• Radyasyon nekrozları
• Tutması şüpheli deri flepleri ve greftleri
• Termal yanıklar
• Yumuşak dokunun nekrotizan enfeksiyonları (derialtı, kas, fas, fasya)
• Yara iyileşmesinin geciktiği durumlar (diyabetik ve non-diyabetik)
• Beyin absesi
• Crush yaralanmaları, kompartman sendromu ve diğer akut travmatik iskemiler.
• Anoksik ensefalopati
• Ani işitme kaybı
• Retinal erter oklüzyonu
• Kafa kemikleri, sternum ve vertebraların akut osteomiyelitler

En sık görülen yan etki basınç değişikliğinin kulak ve sinüslerde yaptığı etkidir. Bu durum tehlikeli olmayıp, basınç eşitleme yöntemlerinin öğrenilmesiyle önlenebilir. Diğer yan etkiler oldukça nadir görülmekte olup, oksijen zehirlenmesi, klostrofobi (kapalı yerde kalma korkusu) ve geçici miyopi olarak sıralanabilir. Genellikle görülen yan etkiler ciddi değildir.