Çocuğun Ruhsal Gelişimi

Çocuk Ruh Sağlığı ve Hastalıkları ;

Bu alanın iki Temel sorumluluğu vardır:

1-​ Bireyin ruh sağlığı içinde gelişmesi için doğumdan itibaren gerekli çevresel koşulların sağlanması.

2-​ Çocukluk çağlarında görülen psikiyatrik hastalıkların tedavisi.

Bu iki işlev de daha sağlıklı bireyler yetişebilmesi amacına yöneliktir.

Ruhsal Gelişim:

Bireyin ruhsal gelişiminde iki büyük etkenin varlığından söz edilir;

1-​ Yapısal etken,

2-​ Çevresel etken.

Her insan doğuştan kendine özgü bir yapı ile dünyaya gelir ve bu yapı onun gelişimini etkileyecek olan biyolojik ( renk, beden yapısı vb.) ve psikolojik ( zihinsel kapasite vb) özellikleri taşır.

Her insan doğumundan hemen sonra bir çevre içine girer ve gelişimini bu çevre içinde sürdürür. Kendisine bakan yetişkin ( anne yada annelik bakımını veren kişi ) ile devamlı ve uzun süreli bir ilişki içindedir. Çocuk yapısal özelliklerinin ve içinde bulunduğu dönemin özelliklerinin belirlediği davranışlarla anneyi etkiler ve ondan kendi kişilik özelliklerine, o anda içinde bulunduğu çevre koşullarının kendisini etkileyişine göre bir tepki alır. Böylece anne-çocuk etkileşim süreci içine girerler. Çocuk büyüdükçe ailenin diğer bireyleri ile de etkileşim süreci başlar. Bu etkileşim süreci ailede çocuğa karşı bir tutum geliştirir. Her çocuğun kendisi ile çevresi arasındaki etkileşim, çevrenin çocuğa karşı tutumu, çocuğun ruhsal gelişimini önemli ölçüde etkiler.

Sağlıklı doğmuş bir çocuk oldukça esnek bir varlıktır. Sağlıklı bir ruhsal gelişme izlemesi en olumlu bir çevrede yaşaması şartına bağlı değildir. Çocuk homeostatik mekanizmalar aracılığı ile kendisi için olumlu nitelikleri bulur ve ondan yararlanarak kendisini uygun bir denge içinde tutabilir. Ancak çocuktaki bu esneklik sınırsız değildir. Uyumu güç olan, kurulmuş dengeyi bozan ve uzun süre devam eden çevresel etkenler ruhsal gelişmenin sağlıklı sürdürülmesini engelleyebilir.

Sağlıklı gelişmeyi bozan ( engelleyen ) çevresel etkenler;

1-​ Olumsuz aile tutumları,

2-​ Olumsuz okul tutumları,

3-​ Önemli örseleyici yaşam olayları.

Aile Tutumları:

İnsanların iki temel ruhsal gereksiniminden söz edebiliriz. Sevmek ve sevilmek. Sağlam ve sağlıklı kişilik gelişimi için bu gereksinimlerin karşılanması ve ileride bu gereksinimlerini kendi kendine karşılayabilecek yetenek ve sorumluluğunun gelişmesine olanak sağlanması gerekir. Ailenin çocuğa karşı tutumununda iki temel öge vardır:

1- Sevgi

2- Koruma ( Disiplin )

Kuramsal olarak en olumlu tutum yani temel ruhsal gereksinimleri en olumlu biçimde doyuracak ve kişiliği bu yönde geliştirecek tutum bu iki temel ögeyi en sağlıklı biçim ve oranda içinde bulundurmalıdır.

Bu temel ögeleri aşırı oransızlıklarla içeren tutumları uygunsuz aile tutumları olarak nitelendirebiliriz. Kabaca bölümlendirme yapacak olursak;

1-​ Sevginin ve koruyuculuğun aşırı olduğu disiplinsiz aile tutumu;

Sevgi ve disiplinsizlik iki zıt yerdedir. Sevgi karşılıksız vericilik ve aşırı sahiplenmekle sunulur. Çocuk ne kadar büyürse büyüsün ebeveynler ona hep bir bebek gibi davranır. Çocuktan hiçbir şey beklenmezi Disiplinsizlik yalancı bir hoşgörü biçiminde görünse de aslında ailenin güçsüzlüğü ve yetersizliği nedeniyledir. Bu kez çocuk, anne babasını ele geçirir. Bu çocuklar bencil, egoisti, benim dediğim olacak yapısında olur ve istekleri hiç bitmez.

Bu durum çocuğun ruhsal gelişimini , büyüme ve olgunlaşmasını sosyal gelişimini zorlaştırır.

2-​ Aşırı itici, ilgisiz ve disiplinsiz aile;

Bu aile dinamiklerindeki bozukluktan kaynaklanır. Otorite çocukla birlikte aynı yaşantıyı paylaşmakla uygulanır. Çocuğu ile birlikte vakit geçirmeyen ailelerin otoriteyi ele geçirmesi mümkün değildir. İhtiyaç duyduğu ilgiyi göremeyen çocuk hazır olmadan kendi kararlarını vermeye olmaya zorlanır.

Çocuk ve ebeveynler aynı evi paylaşan ama farklı yaşantıları olan bireylerdir. Yani çocuğa otorite kurulmaya kalkılması çocuğun kaygılı, güvensiz ve değersizlik duyguları içinde olan bir birey olmasına neden olur.

3- Aşırı verici-aşırı kontrolcu tutum;

Sevgi aşırı biçimde sunulurken beklentilerde oldukça yüksektir. Terbiye ve görgü kurallarının çok erken yaşta öğrenilmesi beklenir. Bu beklentiler sevgi ile anlatıldığında çocuklar tarafından kolay öğrenilir. Bu çocuklar kendisine aşırı duvarlar koyar ve başkalarını anlamakta zorlanabilir. Çocuk kurallara uyan, dikkatli bir birey olabilir. Buna rağmen kendi kararlarını veremeyen bir birey de olabilir.

4- Aşırı itici, aşırı disiplinli ve cezalandırıcı tutum;

Sevgi yetersizdir, disiplin aşırı cezalarla uygulanır.

5- Anne- babanın tutumları arasında tutarsızlık;

Çocuklar iyi-kötü, doğru-yanlış ayrımını yapamazlar, kendilerini mutlu eden şeyler iyi mutsuz eden şeyler kötüdür. Kişilik gelişimi için, doğru-yanlış, iyi-kötü vb kavramlarını öğrenip benimsemesi gerekir. Anne baba tutumları çelişik olduğunda kişilik gelişimi zarar görür. Anne babanın hem birbiriyle hem de kendi içlerinde tutarlılığı önemlidir.

6- Kaotik aile yapısı;

Anne babanın çelişkileri başka aile bireylerince de ( Büyükanne- dede-amca-teyze vd ) sürdürülünce, çocuğun gelişimine ve kişilik oluşumuna zarar verir.

7- Çocuklara farklı tutum izlenmesi;

Aile tutumlarını oluşturan etkenler:

  • A-​ Çocuğun tutumlara etkisi;_

a)​ Çocuğun yapısal özelliklerinin etkisi; ( sakin-uysal yada hiperaktif oluş )

b)​ Çocuğun dünyaya geliş zamanının etkisi; ( planlanan bir gebelik mi, çocuğun dünyaya geldiği sırada ailenin sosyal,ekonomik ve psikolojik koşulları)

c)​ Kardeşler arasında doğuş sırasının etkileri; ( En büyük erkek çocuğa yapılan yatırım, evin en küçüğü olma vs. )

d)​ Çocuğun cinsiyetinin etkisi; ( Erkek beklerken kız çocuk sahibi olma gibi)

e)​ Çocuğun anne-babanın beklentilerine uygun olup olmaması;

( Çok zeki olması beklenen çocuğun vasat yada zihinsel engelli olması )

f)​ Çocuğun fiziksel özellikleri; ( fiziksel hastalık, engellilik vs )

  • B-​ Ana-babanın kendi kişilik özellikleri;

Ör. Aşırı çalışkan bir annenin çocuğunun çalışkanlık konusunda tutumu annenin tutumundan çok farklı olacaktır.

  • C-​ Anne-babanın yaşları; Çok genç anne-babaların tutumları ileri yaşta çocuk sahibi olmuş anne-babalara göre çok farklı olacaktır.

  • D-​ Anne-babanın genel sağlıkları;

  • E-​ Anne babanın sosyokültürel özellikleri

8- Güven Verici, Hoşgörülü – Demokratik Aile Tutumu:

Çocuğu karşılık beklemeden sevmek esastır. Ebeveynler çocuğa bir birey olarak saygı gösterir. Her çocuğun kendine özgü yeteneklerinin olduğunu kabul eder ve kardeşler arası kıyaslama yapmaz. Çocuğun yeteneklerini geliştirmesine yardım eder ve izin verir.

Aşırı sıkıcı kurallar koymazlar. Çocuğun disiplin yönünden eksiklerini gidermeyi sağlar . Sorumluluk alan çocuk kendini ailenin bir parçası hisseder. Çocuğa ailenin dinamikleri öğretilir ve bu dinamikler içinde aileye kararlarda destek vermesi sağlanır.

Demokratik anne-baba tutumunda eşler arası etkileşim çok önemlidir. Tavırlar eşler arasında tutarlı olmalıdır. Böyle bir aile içinde büyüyen çocuk kendine güvenen, saygılı, bilinç sahibi bireyler olarak yetişirler.

Anne babanın çocuklarına karşı tutumu zaman içinde değişebilir. Bazı çocuklar daha çok sevilmekte, bazıları ise dışlanmaktadır. Bu tutum çocuğun öz benliğinin gelişimini olumsuz etkiler.

Sizler ebeveyn olarak çocuklarınıza karşı sevgiyle yaklaşmalısınız. Onların bir birey olduğunu unutmamalı, gerekli saygıyı göstermelisiniz.

1 Beğeni

Çocuk gelişimi aslında toplumda basit görülen bir olaydır. Fakat bir çocuğun gelişimi o toplum için önemli bir unsurdur. Bir çocuğun sergilediği tavırlar aslında bir nebze de olsa ailesine ait tavırlardır. Bu noktada aile çocuk gelişiminin bu kadar basite alınmaması gerektiğini fark edebilir.

Çocuğun belli kalıplara göre yetiştirilmesini de doğru bulmuyorum açıkçası. Çocuk dünyaya gelen yeni bir bireydir ve bireyler kendi istekleri doğrultusunda yaşamalıdır. Din, dil, ırk doğuştan gelen ve öğretilen bir şey yerine sonradan bireyin isteğine göre seçilmelidir. Çocuk gelişiminde en önemli ve ilk önce öğretilmesi gereken şey iyi ve saygılı bir insan olmasıdır. Saygı derken bahsettiğim büyüklere saygı, hal ve hareketlere dikkat etme değildir. İnsanlara saygı, doğaya saygı, bütün canlılara saygı, tercihlere saygı, yaşam biçimlerine saygı ve daha bir sürüsü. Bunun en öğretici şekli ise söylem değil eylem olmalıdır. Çocuklar dediklerimizi yapmazlar, gördüklerini yaparlar. Onlara örnek davranışları ailelerin sergilemesi gerekir.